29 Ekim 2007

Muzaffer Tema


İsminden dolayı her zaman sevgi ve saygıyla yaklaştığım bir insandır Muzaffer Tema.. Türk sineması için yaptıkları saymakla bitmeyen bu efsane asla tam olarak jön olamamış, başrollerin değişilmez isimlerinden birisi olarak anılamamıştır.. Ben kendisini genellikle "başrollerin değiştirilen ismi" olarak anarım.. 1949 yılında çevrilen Çığlık ile sinemaya giriş yapan Tema bey 100^ün üzerinde filmde rol almış efsanevi bir insandır.. Hatta bir zamanlar Türk sineması kendisine yetmediğinden Hollywood^u da denemiştir, yenilikçi ve atılgan bir insan olmasına rağmen o zamanlar yetersiz İngilizcesi yüzünden repliksiz rollerin adamı olmuştur.. Sonrası yeniden memleket ve ikinci bahar.. Kanımca kendisine yapılan en büyük kalleşlik Dudaktan Kalbe^nin yeniden çevriminde başrol verilmemesi olmuştur..Ben kendisini 59 yapımı Yumurcak ile hatırlarım, biraz zorlarsanız siz de hatırlarsınız..

14 Ekim 2007

Gülşen Bubikoğlu


Türker İnanoğlu gibi Yeşilçam^ı çekip çeviren bir adamla evlenmesinden sonra uzun bir dönem bütün başrolleri kapmış, sinemayı bırakana kadar da kimseye bırakmamıştır.. Gülşen Bubikoğlu insanının soy isminden başlayan ve oynadığı rollere kadar uzanan geniş bir tiksindirici etkisi vardır üzerimde.. Hülya Koçyiğit ile birlikte (Fatma Girik ayrı bir konu) Yeşilçam^da en sevmediğim kadın oyuncuların başında gelir.. Özellikle Tarık Akan^ın Atletico Bilbao forması giydiği dönemde otobüsün camından kendisini öptüğü filmi tartışmasız favorimdir, çocuğu camdan çatıdan atlatacak, Hulusi Kentmen^e karşı çıkartacak bir cazibeye sahip olması da düşündürücüdür!.. Yine de, 40^ın üzerinde filmde emeği geçen, iyisi-kötüsü-tiksindiricisiyle Yeşilçam^a bir şeyler katmış bir oyuncudur Gülşen, sevmesem de saygıyla anıyorum..

08 Temmuz 2007

Erol Taş


Dünya sinema tarihinde “dilendirici” rolünü oynayan kaç adam vardır bilmem ama dilendirici dendiğinde benim aklıma gelen tek adamdır Erol Taş.. 28 şubat 1928 gibi simetrik bir tarihte dünyaya gelen ve oynadığı rollerin aksine aslında melek gibi olan, Yeşilçam^da herkese çay-kahve ısmarlayan baba gibi adamdır Erol Taş..

Babasız büyümenin de etkisiyle babacan bir tavra sahip, daha küçük yaşlarda büyük yükler altına giren bir adam.. Sinemaya girişi de çalıştığı fabrikanın önünde çekilen filmin setine dadanan serserileri devirmesiyle olmuş, daha sonra filmi çeken Lütfi Akad “gelsin kavga sahnesinde oynasın” demiş ve Erol 200^ün üzerinde filme imza atacağı Yeşilçam^a bu şekilde girmiş..

Zamanında Türkiye ikinciliği falan kazanan boksörken bir anda kavganın oyun olduğu sinemaya girmesiyle hayatı da değişmiş, bıyığından, boyundan posundan “kötü adamım ben” diye bağıran baba nerde “dilendiricilik, alkolik üvey baba, mafya babası sağ kolu” gibi roller var hepsine uygun görülmüş..

O zamanlar sinemamızda kötü rollerde oynayan insanlar sokakta yaptıkları yüzünden dayak yerken kimse Erol babaya ilişememiş, ne kadar kötü olursa olsun hep bir saygı vesevgi ile yaklaşılmış kendisine.. İki yaşında kaybettiği babasının yerine 10 yaşından beri babalık yapan Erol Taş, tartışmasız biçimde Yeşilçam^ın gördüğü en iyi “kötü adamdır”..

“Acı günler” ile sinemaya giren babanın en sevdiğim rolüyse Sezercik Yavrum Benim filminde oynadığı Üvey baba rolüdür, bu filmde aşmış bir kötü adam performansıyla veremli Hülya Koçyiğit^i eve kapatan, sezaryenciği de dilendirten! Erol baba, sonunda tokadı yemesine rağmen oscarlık bir performans sergilemiştir..

Maalesef 8 kasım 1998 gibi yine net bir tarihte kendisini Samatya Ssk hastanesinde kaybetmiş bulunmaktayız, özlüyoruz..

25 Haziran 2007

Lale Belkıs


Türk sinemasının gerçekten vamp olmayı başarabilen vamp kadınlarındandır Lale Belkıs. Sarı saçları, ince fiziği, yüksek kaşları ve kemikli yüz hatlarıyla Türk sinemasında eşi benzeri olmayan isimlerdendir.

Canlandırdığı karakterler de tipine çok uygundur aslında. Salon kadınlarını oynar hep. Öyle acılı anneyi, işçiyi, çiftçiyi canlandırdığı pek görülmemiştir. Kendisini daha ziyade elinde meyve suyu bardağından bozma viski kadehinde açık çay içip çılgınlar gibi dans ederken görürüz biz.

Bir de sarışınlara yönelik kıskançlıktan olsa gerek kötü kadın rollerindedir hep. Zavallı Sezerciği döver, kötü adamlarla işbirliği yapıp binbir dalavere çevirerek Hülya Koçyiğit'in Filiz Akın'ın kocaları olan Ediz Hun'u Ayhan Işık'ı ellerinden alır. Ama nereye kadar? Tabii ki Türk filmlerinde her zaman iyiler kazanır kötüler kaybeder. Lale de kaybeden kötülerin başında gelir hep.

Toplumsal cinsiyet bağlamında değerlendirdiğimizde Lale Belkıs aslında güçlü, ne istediğini bilen, bunun için elinden geleni ardına koymayan kadındır lakin geleneksel cinsiyet rollerinin yeniden kurgulanmasında çok büyük rolü olan film yapımcıları böyle kadınların varlığını pek tasvip etmediklerinden olsa gerek "kaka" kadın olmuştur Lalemiz. Onun yerine ben bilmem beyim bilirci Hülya'lar, Filiz'ler desteklenmiştir ideal kadın modelleri olarak. Ne de olsa ataerkil toplum kendini sürdürmek zorundadır. Lale Belkıs gibilere yer yoktur bu toplumda.

Yeşilçam'da karakter oyuncularıdır filmleri film yapan, başrol oyuncuları değil. O yüzden de başrol oyuncuları çok sevilse de incelemeye değer görülenler onlar değildir.

19 Haziran 2007

Ekrem Bora


Şu yeşilçam^ın gördüğü en Baba karakterleri oynayan adamdır Ekrem Bora. Ekrem Şefik Uçak olan gerçek adını sahnelere indiğinde estireceği fırtınadan esinlenerek Ekrem Bora olarak değiştiren, Baba-Sevgili-Sert Adam rollerinin değişilmez ismi.

Esas kızımıza yaklaşımı hep sabittir Ekrem baba^nın, önce "koruyanı kollayanı yok, bi sahip çıkalım" düşüncesiyle yamacına alır, ondan sonra da içinde garip bir sevgi yetiştirir ve Jön^ün ortaya çıkışı ile de en mecazi anlamda silahlar çekilir. Ekrem baba, şefkati ve iyi niyetine rağmen yaşına yenik düşer, biraz kırıp dökse de filmin sonunda herkesin memnun olmasını sağlar.

"Yeşilçam^da olacaksın, 200^ün üzerinde film çekeceksin ve hiçbirinde pezevenk ya da eroin kaçakçısı olmayacaksın" deseler inanmazsınız değil mi? işte Ekrem baba bunun canlı kanıtıdır, belki oynamıştır ama akılda kalmamıştır bu da onun temizliğinin eseridir..
En son Gümüş dizisinde oynayan baba, Yeşilçam^da en çok Kenan ismi ile yer almıştır, bu yüzden olsa gerek kendisine bir tek Kenan Pars^ı rakip görürüm..

Kuzey Vargın

Yeşilçam'ın en güzel insanlarından biridir Kuzey Vargın; sevdiğimiz, saydığımız bir "kötü" olmasına ek olarak, kendisinden sonra gelen jenerasyonu da etkilemeyi başarmıştır.. (Meraklısına: Engin Koç'da bunun izlerini görmek mümkün.)
1940 yılının 15 Haziran'ın da, çok sevdiğim bir dostumla aynı gün yani, doğmuş baba.. Hülya Koçyiğit'e en fazla tacizde bulunan aktör olarak adını altın harflerle belleklere kazımasının dışında, son zamanlarda dizilerle de belirmeye başladı ekranlarda: geçmişten bugüne; Canısı, Sırılsıklam, Aşkına Eşkıya, Aşkımızda Ölüm Var, Aşk Oyunu gibi birçoğunun isminin içinde "aşk" kelimesinin geçtiği salt romantik dizilerde gördük onu..

Kötü olanın karşı konulmaz çekiciliğini gördük onda.. Nuri Alço, Hayati Hamzaoğlu, Önder Somer gibiydi biraz ama onlardan ayrılan bir yanı her zaman oldu: Etiğe düşkünlüğü, delikanlı tavırları, hötüröflükten ciddi anlamda tiksinmesi kafalarda ulu manitu imajı çizmesine yetti.. Türk Sineması'nda porno film furyasının yaşandığı yıllara ve bu filmlerde rol alan isimlere bir göz atın, onun adına rastlayamazsınız.. Sırf bu çirkin ahvâl anlaşılsın diye Salih Güney'i bıçaklamadı mı Kuzey Baba? (Tamamen hayâl ürünüdür; aralarındaki husumetten bağımsız olarak, bireysel çıkarımlar bastırılamadan yazılmıştır. Koçum benim.)

Karaoğlan'ı Kartal Tibet'ten sonra canlandırdığını ve reel yaşamında da dediğim dedik bir adam olduğunu biliyoruz onun.. Afacan Küçük Serseri adlı yapımda "Kuzey" karakterini canlandırmasının ise tamamen bir otorite meselesi olduğunu, kendi adını kullanmak istediğini ve buradan hareketle sert mizaçlı delişmen jönümüze kimsenin artizlik yapamayacağını da kavrayabiliyoruz..

Uzatmadan;
seviyoruz onu. Yaptıklarıyla, yarattıklarıyla, kazandırdıkları ile hep kalbimizde. Fahri amcamız: Kuzey Vargın.